Türkiye Yazarlar Birliği Erzincan Şubesinin programları devam ediyor. Dün Tokat Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu, Prof. Dr. Köksal Pabuçcu ve Gazeteci-Yazar Halil İbrahim Özdemir’in katlımı ile “Recep Yazıcıoğlu’nun Yönetim Anlayışı ve Halkla İletişimi adlı panel yapıldı.”
Panel Yöneticisi Prof. Dr. Köksal Pabuçcu; “Recep Yazıcıoğlu ilgili panele katkı sağladıkları için Türkiye Yazarlar Birliği Erzincan Şube Başkanı değerli yazar Halil İbrahim Özdemir’de teşekkür ediyorum böyle bir organizasyonu yaptıkları için ve bu güzel mekânda rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nu anma fırsatı verdikleri için. Recep Yazıcıoğlu’nun deneyimlerinden ve yaşantısından çok istifade ettik. Burada tecrübeli insanların olması, onun tanıyan dostlarının olması, oğlunun burada bulunması sizlerin burada teşrifleriniz ve katkılarınız çok önemli” dedi.
Prof. Dr. Köksal Pabuççu: Konuşmasının başında hazırladığı iki ayrı video gösterisi yaptı. İlk video Recep Yazıcıoğlu’nun ölümünün 20 seneyi devriyesinde hazırlanan ‘Hasır sandalyelerin baş misafiri Recep Yazıcıoğlu’ diğer video ise kronolojik olarak Recep Yazıcıoğlu’nun hayatını konu alan ‘Leylak Mevsimi’ adını taşıyordu. “Recep Yazıcıoğlu’nun leylakları çok sevdiğini ve leylak mevsiminde dünyaya geldiğini söyleyen Pabuçcu bu sebepten dolayı videonun adını ‘Leylak Mevsimi’ koyduk” dedi.
Prof. Dr. Köksal Pabuçcu“Türkiye, Recep Yazıcıoğlu sözünü esirgemeyen, sisteme, bürokrasiye karşı sert çıkışlarıyla kendinden biri olarak tanıdı ve çok sevdi. 36 yaşında Tokat’ta göreve başladığında Cumhuriyet tarihinin en genç valisiydi. Henüz kariyerinin başındaydı ve yılın bürokratı seçildi. Tokat ile daha sonra Aydın ve Erzincan valiliği yaptı. Sivri diliyle, pervasız çıkışlarıyla bazen Ankara’yı rahatsız ettiği için Erzincan’dan sonra üç buçuk yıl merkeze çekildi. ‘Türkiye’de bürokrasi despotizmi var’ diye konuşan birisi tabii ki rahat bırakılmadı. Bu üç buçuk yıl boş durmadı çünkü hayatında boş durmak diye bir durum yoktu, serzeniş, küsmek, kırılmak yoktu. Bu süreç içerisinde kitaplar yazdı ve ‘merkez valisi değil de merkez vaizi gibi Türkiye’yi dolaşıyorum’ diyordu.”
Pabuçcu konuşmasının bir bölümünde ise: “Recep Yazıcıoğlu sıra dışı olarak bilindi, aslında sıradan biriydi. Hayatında hep sıradan olmayı tercih etti. Sözleri zaman zaman rahatsız etse de dokunmuyordu çünkü içten söylüyordu ve söylemek için söylemiyor, söylediği şeyi kendisi de yapıyordu. Kişileri konuşmuyor, olaylara değiniyordu. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından Tokat örneği olarak gösterilen yönetim tarzına ve ardında bıraktığı güzel hasletlere onları örnek alan yöneticilere ülkemizin ihtiyacı var diyordu” dedi.
Panel Yöneticisi Pabuççu sözü Tokat Belediye Başkanı ve Recep Yazıcıoğlu’nun oğlu Mehmet Kemal Yazıcıoğlu’na verdi. Mehmet Kemal Yazıcıoğlu; “Bu anlamlı günde baba dostlarımı selamlıyorum. Bu program çok anlamlı ve çok duygulu oldu benim için. Erzincan’a gelirken çok fazla heyecanlandım özellikle valilik binasına çıkarken çok heyecanlandım. Vali konağına girdiğimde en garip olan şey yaşadığınız eve misafir olarak gelmeniz çok farklı bir duygu oluyor. Rahmetlinin bu büyük mirasını bir noktada sırtladığımı düşünüyorum. Tokat Belediye başkanlığı seçimlerinde çok büyük bir manada teveccüh gördük. Tokat tarihinin en yüksek oyu ile seçimleri kazandık. Bunun nedeni toplumun ahde vefa örneği gösterdiğini ve babamın gerçekten güzel anıları biriktirmiş, Hoş seda bırakmış olduğunu gördük. Yöneticilik anlayışı deyince akla ilk gelen, gönüllere girebilmek. Şimdi bir idareci olarak çok net anlıyorum. Gönüllere girebilmek kolay olmuyor samimi yaklaşım gerekiyor. Rahmetli Türkiye’nin en genç valisi olarak atandığı Tokat’ta bir efsane olarak gönüllerde taht kurmuş. Her gittiği evde, her gördüğüm vatandaşta bir anı bırakmış. İşte efsaneleşmek böyle oluyor. Nasıl bir idareci olmak gerektiğinin iyi bir örneğiydi benim için. Gözlem yeteneğimin iyi olduğunu düşünüyorum ve aynı o şekilde yöneticilik yapmaya gayret ediyorum. O şekil nedir diye sorarsanız hemen cevap vereyim ‘Her ne kadar bizler bir siyasi partinin mensubu olsak da nihayetinde bir kamu görevi yürütüyoruz. Rahmetli, milletin valisiydi. Söylemleri, ifadesi, iş tarzı, kendini topluma adamıştı.’ Her ne kadar ben, onun evladı olarak çok fazla vakit geçiremesem de bir şeyi kabul etmek zorunda kalmıştım ve bunu da bir dönem burada vali yardımcılığı yapan sonra Denizli’de’de beraber çalıştığı Kemal Yurtnaç Bey’i de burada anarım, bir gün sitem ettiğimi de ‘Ben hiç babamı göremiyorum, görsem de çok fazla oturup konuşma fırsatım olmuyor’ dediğimde, Kemal Bey; bir şeyi kabul etmen lazım. Topluma mal olmuş insanlar ne yazık ki biraz ailelerinden uzak kalmak zorundalar. Çünkü hayatlarını, zamanlarını sadece vatandaş için, toplum için harcıyorlar’ dedi. Rahmetli gönüllere girmesinin en büyük nedeni, samimi olmasıydı. Çok samimi bir adamdı, yapmacık değildi. Ne yazık ki şimdi artık özellikle son zamanlarda yapmacılığı çok fazla görüyoruz ama samimi insanları da toplum çok net ve bariz bir şekilde ortaya koyuyor. Önemli olan tevazu sahibi olmak, mütevazi olmak. Rahmetli bunların hepsini başarmış bir adamdı. Egolarından uzak biriydi, egosu yoktu, çok kin tutmayı sevmeyen biriydi ama haksızlığa çok ciddi anlamda karşı duran, dik duran çizgisi vardı. Çok zor bir iş yaptığını daha iyi anlıyorum. Toplumun her kesimiyle barışık olabilmek, herkesi kucaklayabilmek, herkese yetişebilmek kolay bir şey değil ama Allah kimseye kaldıramayacağı yük vermezmiş. Rahmetli babama ciddi manada sorumluluk ve yük yüklemiş ama o yükün hakkından hakkı ile geldiğini hepinizin gözü önünde görüyor, şahit oluyoruz” dedi.
Yazıcıoğlu; “Herkes idareci olabilir ama gönüllere girebilmek ve oraya hitap edebilmek herkese nasip olmuyor. Vefatında, bir doktorun anı defterine yazdığı ‘Ceberut ve asık yüzlü devletin, güler yüzlü ciddiyeti. Adam gibi adam neden öldün?’ Çok anlamlı bir sözdü. Devlet kavramı zaman içerisinde daha yumuşadı. Eskiden öyle değildi bir valiye ulaşmak, temas etmek çok zordu. Vali Bey o dönemde bunu kırdı asıl önemli olan bu. 36 yaşında, yerinde durmayan Devlet Planlama Teşkilatına rol model olan bir proje ortaya koydu. Bu neydi; Toplum kalkınması modeli. Yani toplum ve vatandaş iç içe. Her şeyi devletten beklemeyip, milleti işin içine katmak. Bu, Cumhuriyet tarihini baz aldığımızda milli bir seferberlik başlattığımızda herhalde Tokat’ta eğitim seferberliği noktasından gerçekleşen okul sayısı, Devlet Planlama Teşkilatına rol model olmuştur. Tokat Belediye Başkanı olduktan köylere davet edildiğimde hala babamın yaptırmış olduğu okullar faaliyette olduğunu görüyorum. Bazıları depo olarak kullanılıyor, bazıları hala okul olarak kullanılıyor. Sağlık ocakları faaliyetlerine devam ediyor. Düşünsenize, 1984 yılında geliyorsunuz ve 1984 yılında Tokat’tan ayrılıyorsunuz ve tarihi bir rekora imza atıyorsunuz. Bunu sadece devletten beklenmemesini gerektiğini motive ederek insanları işin içine katıyorsunuz. Bunu da aslında sert bir şekilde değil insanların gönlüne girerek yapıyorsunuz. Malzeme desteğini devletten karşılayıp, işçiliğin köylüler tarafından yapılan bir rol modeldi ve bu bir örnek teşkil etti ve bu uygulamayla yılın valisi seçildi. Bununla beraber peş peşe çok farklı uygulamalar gerçekleştirdi. Erzincan en bariz örneklerinden birini yaşamıştır. Tarihte herkese nasip olmaz birinin romanının yazılması, dizisinin çekilmesi, sonra filminin çekilmesi. Türkiye Cumhuriyetinde bir Atatürk’e nasip olmuştur birde babama. En büyük özelliklerinkinden birisi empati yapabilmesiydi, kendisini karşı taraftaki kişinin yerine koyabilmesi ve o taraftan bakabilmesiydi. Çocukla çocuk olabilmesi, yetişkinle yetişkin olabilmesiydi ve toplumun sorununu iyi analiz edebilmesiydi. Toplumun sosyolojisini, tavrını, hal ve hareketlerini iyi analiz ediyor olası en büyük özelliğiydi. Rahmetli, ‘tek doğrunun olmadığını, renklerin ne kadar kıymetli olduğunu, çeşitliliğin ne kadar kıymetli olduğunu’ söylerdi. O bir devlet adamıydı ve toplumun her kesimiyle barışık bir şekilde devam etti. Haksızlıklara tahammül etmedi gerekirse çok ciddi bir şekilde karşısında durdu. Siyasi söylemleri, tek kişilik parti olarak söylerdi. Yıllar boyunca çok fazla siyasi partilerden teklifler aldı ama siyasete kanalize olamadı ama bir devlet adamı olarak vefat etti. Devlet adamı olmak çok kolay bir şey değil, toplumun her kesimi ile barışık olmak, her kesimi ile eşit mesafede olmak herkesin yapabileceği bir şey değil. Nihayetinde bunu başarabildiğinizde gönüllere girebildiğiniz zamandır ve babam bunu çok güzel başardı” dedi.
Mehmet Kemal Yazıcıoğlu konuşmasının sonunda; “Keşke babam olsaydı akıl alsaydım. Tıkandığım zaman nasıl çözüm bulup, yönetirim. Çünkü onun pratik zekâsıçok kuvvetliydi. Nihayetinde ben mirası değil, mirasın üzerinde oturuyorum” dedi.
Panel Yöneticisi Prof. Dr. Köksal Pabuçcu Gazeteci Yazar Halil İbrahim Özdemir’e söz verdi. Halil İbrahim Özdemir ise yaptığı konuşmada “Recep Yazıcıoğlu ile çok yakın olduk. Birlikte yaşadıklarımızı kitap haline getirdim. Onun yönetim anlayışında halkla birlikte, halkla iç içe olmak vardır. Sokaktaki meczubu da dinler, herhangi bir şahsı da dikkate alır. 13 Mart 1992 tarihinde meydana gelen depremde halk ile birlikte şehrin problemlerini çözmüştür. Onun yönetim anlayışında insan önceliklidir. Sistemin halkın ezilmesine yönelik çabalarının karşısında durmuş, sistemin cebberrut yapısına karşı çıkmıştır. O inancı gereği halkın inançlarına muhalif hiçbir davranış içerisinde olmamıştır.“ dedi.
Halil İbrahim Özdemir konuşmasının bir bölümünde ise birlikte yaşadıklarını anlatarak “ Bir defasında teröre müzahir bir bölgeye şoforsuz, korumasız bir şekilde gitmiştik. Bir şahıs gelip valinin yakasına yapışmıştı. Valiyi çekiştirmişti. Muhtarın akli dengesi yerinde değil işareti ile müdahale etmedik. Köyden ayrılırken kendisine ‘Vali Bey, şofor yok, koruma yak, biz burada ne arıyoruz? Burada yapılan afet konutlarının terör örgütünün renkleri ile yapıldığını bilmiyor musun?’ deyince cevaben: “Biliyorum” demişti. “O halde burada ne işimiz var? Diye sorrdum . Cevaben:“Senin bilmediğin bir şey daha var. Bu köyün muhtarını yardım ve yataklıktan almıştık.İçeriden yeni çıktı.” Demişti. Bu kez daha da ileri giderek ‘Vali bey bunları biliyorsun. Burada biçim ne işimiz var ?’ deyince verdiği cevap manidardı. Ben ilin valisi olarak buraya gelemiyorsam öğretmenimi, imamımı gönderemem. Önce ben geleceğim, sonra da memurumu göndereceğim’ demişti” dedi.
Çok sayıda izleyicinin katıldığı panelde Türkiye Yazarlar Birliği Kültürevinde oturacak yer kalmamış, misafirler yerlere oturmak zorunda kalmıştı.
Panele Belediye Başkanı Bekir Aksun, İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Cavit Şireci, Erzincan Müftüsü İsmail Fakirullahoğlu ve çok sayıda akademisyen, yazar ve vatandaş katıldı
Program Sonrasında Türkiye Yazarlar Birliği Erzincan Şubesinin plaket teşekkür belgesi ve kitapları Belediye Başkanı Bekir Aksun, İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Cavit Şireci MHP İl Başkanı Bilgehan Çağrı Özarslan Mehmet Kemal Yazıcıoğluna verdiler.